Neyzen Tevfik Kimdir? Hayatı, Sanatı, Eserleri.
Neyzen Tevfik’in hayatı için daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız,
Hilmi Yücebaş , Neyzen Tevfik Hayatı-Hatıraları-Şiirleri,
L&M Yayıncılık, (551 sayfa)
Neyzen Tevfik Kimdir
Meşhur hicivleriyle tanınan ve ismi çaldığı enstrümanla özdeşleşen Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. 24 Mart 1879 yılında Bodrum’da doğmuş, 28 Ocak 1953’te İstanbul’da vefat etmiştir. Babası Hasan Fehmi, Rüştiye mektebi öğretmenidir.
Hasan Fehmi, kendini yetiştirmiş, sanatsever, nükteci bir insandır. Çevresinde sevildiği kadar da yerilir. Çünkü sarığıyla musiki dinlemeye gittiği için çok eleştirilirdi. Hasan Fehmi Efendi vefat ettiğinde vasiyet olarak eşinin yanına gömülmek istemiştir. Defin esnasında Neyzen’in babasına istinaden, “Nihayet burada da koynuna girdin. Seni gidi seni…” dediği rivayet edilir.

Neyzen de tıpkı babası gibi musikiye daha küçük yaşlarda ilgi duymuş, bir mahalle kahvesinde dinlediği neye daha çocuk yaşta tutkuyla bağlanmıştır. Urla’ya taşındıktan sonra ise ney çalmayı bilen bir esnaf olan Kazım Efendi’den ders almaya başlamış ve meşhur Neyzen’in neyle ilk buluşması gerçekleşmiştir.
Doğuştan hassas ve gel gitli bir ruh haline sahip olan Neyzen’in neye duyduğu ilgi bazen o derecelere varır ki, hastalanır ve nöbetler geçirmeye başlar. Ailesi ne kadar hacı hoca dolaşsa da Neyzen’i iyileştiremezler. Sonunda İstanbul’da gittikleri Yahudi bir doktor, genç neyzeni rahat bırakmaları gerektiğini belirmiş ve istediği kadar ney çalabileceğini söylemiştir.
Neyzen, her zaman Mevlevî ve Bektaşi dergâhlarıyla içli dışlı olmuştur. Neyini asıl ilerlettiği ve tasavvuf konusunda kendini geliştirdiği yerler bu dergâhlardır. O zaten şöyle der:
“Mey’de Bektaşî göründüm, ney’de oldum Mevlevi,
Meşrebim Mollay-ı Rumî, mezhebim Bektâşidir…”
Neyzen ruhunun fırtınalı zamanlarında çok fazla alkol de kullanır. Zaman zaman deliliğe varan buhranlar yaşar. Bunlardan birinde o zamanlar akıl hastanesi olan Üsküdar’daki Topbaşı’nda bir süre tedavi görür.
Topbaşı’ında geçirdiği dönemle ilgili akılda kalan mısraları şunlardır,
“Bir buluttum, yıldırım oldumda düştüm pâyine,
Mecli-i yârânda çaktım, Topbaşı’nda gürledim.”
Neyzen’in her zaman çok kalabalık bir çevresi olmuştur. Dr. Fahri Celal onun hakkında şöyle der: “Onun kadar ahbabı çok, olmadık insanlarla tanışan bir kimseyi tanımadım. Sanki mıknatıs gibi idi. Acaip mâceralar, tuhaf vak’alar, garip hadiseler onun etrafında döner, hâdiselere karışır, vak’alara eşhas olur, seyircilikten ziyade işlerin içinde bulunurdu bütün hüviyetiyle.” (Yücebaş, s.10 ). Görüldüğü gibi Neyzen insanların içinde yer alan biridir. O hiçbir zaman parayı, malı önemsememiş bir kişilik olarak kalmıştır. Onun bu herkesi kendine hayran bırakan ve çok ilgi çeken yönü sayesinde etrafında her zaman dostları olmuştur.
Neyzen İstanbul’a yerleştikten sonra Fatih’teki Fethiye Medresesi’nde dersler almıştır. Fakat bir gün oda arkadaşlarının isteği üzerine üflediği ney yüzünden medreseden kovulmuştur. Neyzen yaradılışı gereği dik başlı ve sözünü asla sakınmayan biridir. Medreselerde gördüğü bazı olaylar onu zaten soğutmuştur medreseden. O her zaman yobazlığın karşısında yer almıştır. Bu sebeple çok güçlü tasavvufi bir yönü vardır.
Neyinde ve sözünde gelişen Neyzen’in dönemin ünlü edebiyatçılarıyla çok yakın ahbablıkları olmuştur. Şair Eşref, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret, İbnül’emin Mahmut Kemal İnal, Halide Edip Adıvar bu tanınmış edebiyatçıların bazılarıdır. Hatta Mehmet Akif’in Neyzen’den ney dersleri aldığı fakat bir türlü başaramadığı anlatılır.
Neyzen 1903 yılında dönemin padişahı II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı yaptığı eleştiriler yüzünden Mısır’a kaçmış ve 1908’de Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a geri dönmüştür. Mısır’da Şair Eşref ile uzun süre ahbaplık etmiştir.
Neyzen lafını hiç kimseden sakınmaz hayatını bir Abdal gibi yaşardı. Kendi hayatını şöyle özetlerdi: “ Ben kırk hovardası olan bir orospuya benzerim…”
Neyzen Tevfik’in iki tane şiir kitabı 100’den fazla taş plak ney kaydı vardır. şiir kitapları: Hiç ve Azab-ı Mukaddes‘tir
Neyzen Tevfik ile İlgili Birkaç Hikâye
Neyzen meyhaneden çıkarken bir tanıdığına rast gelir. Tanıdığı samimiyetine güvenerek Neyzen’e çıkışır.
- “Seni böyle meyhanelerden çıkarken görmek beni çok üzüyor, Tevfik” der.
Neyzen cevabı yapıştırır:
- “Ya öylemi? Sizi üzmek istemem derhal geri dönüyorum öyleyse…” der.
Neyzen’e doktor içkiyi yasaklamış. Peyami Safa ise Neyzen’i ziyarete gitmiştir. Peyami Safa bir bakar ki, odanın köşesinde bir fıçı şarap duruyor, Neyzen’e sorar:
- Üstadım doktor sana içkiyi yasaklamamış mıydı? Bu ne? Diye.4
Neyzen:
- Ne yaparsın oğlum, içmeyince güçsüzleşiyorum, kuvvetten düşüyorum.
- Peki içince faydasını görüyor musun? diye sorar Safa.
Neyzen:
- Görmem mi? Bu fıçı buraya geldiğinde yerinden kaldıramıyordum. Şimdi iki elimle çok rahat kaldırıyorum.